Borusan

Yönetim Kurulu Başkanı

Mesajı

Değerli hissedarlarımız, yatırımcılarımız, çalışma arkadaşlarım,

Sizinle 2008 ve 2009 yılları için şirketlerimizin ve ülkemizin gündemini; beklentilerimizi ve planlarımızı paylaşmak istiyorum. Bu kısa değerlendirme yazısında, önce dünyadaki ve ülkemizdeki gelişmeleri, daha sonra da Borusan’ın gündemini özetleyeceğim.

1- Dünyada ve Türkiye'de gelişmeler.

Öncelikle şunu açıkça ifade etmek gerekiyor: 2008 yılı tüm ekonomi kurumları için çok iyi bir dönemin sonu, çok kritik bir dönemin başlangıcı oldu. 2008’e temkinli bir iyimserlikle girmiştik. Koşullar tüm beklentileri aşacak ölçüde olumsuz gelişti. Bu değişime ayak uyduramayan pek çok dünya devinin kamulaştırıldığı, ya da iflasa sürüklendiği bir sürece tanık olduk.

Geçtiğimiz yılın ilk aylarından itibaren, küresel ekonominin önemli oyuncularının tümünün tek gündem maddesi yaklaşan finans krizinin ayak sesleriydi. O günlerde yanıtı verilemeyen soru ise, "ekonomik kriz ne kadar derinleşecek, yayılacak ve nerede dip yapacak"tı.

Beraberindeki toksik varlıklarla bir anda tüm dünya finans sistemine yayılan mortgage krizinin boyutları 2008 sonbaharında ortaya çıktı. Önce dev ABD finans kurumları, ardından da Avrupalı bankalar batma noktasına geldiler. Tüm pazarlar daralma refleksi gösterdi. Bir yandan talepteki daralma, bir yandan da finansman güçlükleriyle kriz hızla reel sektöre de sıçradı.

2009’un ilk aylarında arka arkaya açıklanan trilyonlarca dolarlık kurtarma paketleri ve reel ekonomiyi destekleyici tedbirlerle bir soluk alındı. Dünya geleceğe birkaç ay önceye göre çok daha umutlu bakabiliyor. Ancak, tüm bu önlemlere ve desteklere rağmen finans sektöründe de reel ekonomide de hâlâ çalkantı tam anlamıyla durulmuş değil.

Türkiye için artılar ve eksiler...

1929 büyük ekonomik krizinden daha da güçlü etkiler yaratan bu ekonomik krizle karşı karşıya kalan Türkiye’nin elinde dünyanın pek az ülkesinin sahip olduğu büyük bir koz vardı: 2001 ekonomik krizi deneyimi ve ekonominin restorasyonu çalışmaları. Tamamen yeniden yapılandırılmış ve güçlendirilmiş Türkiye finans sistemi 2008 ve 2009’a damga vuran küresel finans krizinin ülkemizde en az hasarla atlatılabilmesi için uygun bir zemin hazırladı. 2001 krizinin kazandırdığı yönetim deneyimi ve devreye alınan verimlilik yöntemleri de, 2008 küresel krizinin Türkiye’deki yansımalarının sınırlanmasında önemli bir rol oynadı. Türkiye ekonomisinin aralarında Borusan’ın da yer aldığı belli başlı oyuncuları kriz koşullarına çok hızlı bir şekilde uyum gösterdiler. Gerekli tüm tasarruf tedbirleri alındı, yeni üretim ve stok planlamaları gerçekleştirildi. Etkin alacak yönetimine başlandı.

Tüm bunlara rağmen, küresel krizin 2008 ve 2009 yıllarında Türkiye üzerindeki yansımaları dikkat çekici boyutlara ulaşmıştır. 2009’un ilk çeyreğinde sanayi üretimi yüzde 20; ekonominin geneli de yüzde 8 civarında daralma yaşamıştır. Bugün, 2009 için dünya ekonomisinde yüzde 1.4, Türkiye’de yüzde 5’lik bir ekonomik daralma beklentisi hakimdir. Ekonomik iyileşme için en iyimser beklenti 2010 üçüncü çeyreği olarak telaffuz edilmektedir.

2008’de minimal seviyede de olsa Türkiye’nin ekonomik büyümesini sürdürmesini doğru değerlendirmek gerekir. Yılın ilk yarısına ivmeli büyüme, ihracat rekorları, süre giden ulusal ve uluslararası yatırımlar damgasını vururken, ikinci yarıda sert bir fren yaşanmıştır.

Bundan bir yıl önce yüzde 5 seviyelerinde büyümesini sürdüren bir ekonominin 2008 sene ortasından itibaren yaşadığı bu seviyedeki bir daralma, sabit hızla seyreden bir aracın bir duvara çarpmasına benzeyen bir sarsıntı yaratır. Bu tür şiddetli sarsıntıların kalıcı olumsuz etkiler yaratmamasını sağlamak için ise, 3-4 hamle öteyi öngören yönetim stratejilerine gereksinim vardır.

2008 - 2009 yılları hem dünya ekonomisi, hem Türkiye, hem de Borusan gibi köklü sanayi grupları için bu stratejilerin yenilenmesinin gerektiği bir dönem olmuştur.

2009 yapısal sorunların çözümü için bir fırsat olabilir.

Küresel ekonomik kriz ve Türkiye’deki yansımaları açısından yılın ilk aylarında alınan önlemler son derece yerinde olmuştur. Pek çok sektörde yapılan KDV ve ÖTV indirimleri, işsizlik ve istihdam düzenlemeleri, destek programları ekonominin acil gereksinimi için bir can simidi görevi görmüştür.

Ancak bu tedbirlerin acil gereksinimlerin çözümüne bir çare olduğu; Türkiye’ye 3-4 hamle öteye sıçrama fırsatı yaratacak stratejilerin kriz döneminde iyice belirginleşen yapısal sorunlara yönelik olması gerektiği aşikârdır.

Bunların birincisi, uzun yıllardır yüzde 8-10 seviyelerinde seyreden işsizlik ve artık yapısal bir sorun haline gelmiş bulunan istihdam sorunumuzdur. Krizle birlikte işsizliğin 2009 ilk çeyreğinde yüzde 15-16 seviyelerine yükselmesi, yıl sonu için yapılan tahminleri yüzde 20’ye kadar artırmaktadır. Bu da, yüksek büyüme döneminde bile aşağı çekilemeyen işsizliğin, kalıcı önlemler alınmazsa Türkiye için orta vadeli bir büyük sorun haline dönüşeceğinin işaretidir.

Bu tür bir işsizlikle, makro ekonomik politikaların yanı sıra doğrudan aktif işgücü yaratma politikaları ile mücadele edilme zorunluluğu gerekmektedir. Bunun yanı sıra, istihdam vergisi, bölgesel işgücü hareketliliğine yönelik düzenlemeler, esnek işgücü mevzuatı, vasıflı işgücü yetiştirme programları gibi hamlelerin özel bir önem taşıyacağı da aşikârdır.

2008-2009 küresel ekonomik krizinin gözlerden uzaklaştırdığı bir diğer yapısal konu Türkiye’nin vizyonuna ilişkindir. 2000’li yıllarda ülkemizin tüm dünyaya yansıttığı ve hızlı ekonomik büyümesinde lokomotif güç olan AB tam üyeliği vizyonunun, bugün hızlı ve eksiksiz bir şekilde değerlendirme altına alınması gerekmektedir.

Türkiye’nin AB tam üyelik süreci için açacağı bir seferberlik, küresel ekonomik krizin olumsuz etkilerinin yavaş yavaş atlatılmaya başlandığı 2009’da ve özellikle de 2010 yılında yeni bir sıçrama için elverişli bir ortam sağlayacaktır.

2014 AB tam üyeliği hedefi Türkiye için vazgeçilemeyecek bir vizyondur. Unutmamak gerekir ki, 2014 fırsatının kaçırılması halinde yeni bir tam üyelik için gereken bir sonraki AB mali dönemi 2021 yılıdır. Ve bu da Türkiye için 7 yıllık bir kayıp anlamına gelmektedir.

2008 ve 2009 yıllarını sarsan ekonomik krizle ilgili son söz şu olmalıdır: Sorun bugünün acil gündem maddeleri için çözüm yaratmanın ötesinde, dip noktasını sorguladığımız bu daralma döneminde 3-4 hamle öteyi düşünen stratejik adımlar atmaktır.

Bu stratejik hamleleri tespit etmek ve uygulamak için şimdi ekonomimizin her liderinin bir usta satranççı soğukkanlılığına ve öngörüsüne ihtiyacı bulunmaktadır.

2- Borusan Holding ve Şirketlerimizin Gündemi

Şirketlerimizin içinde bulunduğu ortama ana hatlarıyla baktığımızda karşı karşıya olduğumuz tablo şöyle gözükmektedir:

2007 yılında Borusan kârlılık ve ciro artışında yüzde 30’lara yaklaşan bir büyüme elde etmişti. 2008’e bu ivme ile girdik. Buna paralel olarak 2010 stratejik plan hedeflerimiz doğrultusunda yurtdışı satışlarımızı artırdık. Mevcut işlerimizin süre giden yatırımlarını tamamladık. Daha da önemlisi yeni adım attığımız enerji iş kolunda, Borusan’ın iş hacmini çok kısa süreler içinde katlayarak büyütecek bir yatırım sürecine karar verdik.

Küresel ekonomik kriz, ana hatlarını özetlediğim Borusan’ın bu rotasının özünü değiştirmemiştir. Ancak, hızla değişen koşullara paralel olarak hamlelerimizin sırasını farklılaştırdık. Faaliyet gösterdiğimiz iş kollarındaki küresel trendleri analiz edip kısa vadede yatırım ağırlığı verdiğimiz iş kollarını yeniden tanımladık.

Bu yeniden tanımlamada en önemli faktör ana faaliyet alanımız olan çelik iş kolundaki küresel gelişmeler oldu. 2007 yılının sonlarıyla beraber artan hammadde fiyatlarının baskısı, enerji maliyeti artışları ve Çin’in ihracatındaki yavaşlama eğilimi nedeniyle çelik fiyatlarında daha önce hiç görülmemiş bir tırmanış gözlemlendi. Yıl ortasına kadar benzeri görülmemiş bir artış eğilimi gösteren fiyatlar 2008 yılı Eylül ayından itibaren düşüşe geçti. Çelik fiyatlarında yaşanan değişimler tüm demir çelik üretici, stokçu ve kullanıcılarını olumsuz şekilde etkiledi.

Bugün, faaliyet gösterdiğimiz pazarların tümünde ciddi bir daralma söz konusu. 2009 ve hatta belki 2010 yılında da bu darboğazda hareket etmemiz gerekebilir. Bulunduğumuz noktada harcamalarımızı kontrol altına aldık. Katı tasarruf önlemlerini devreye soktuk. En önemli darboğazlarımızdan birini oluşturan stok sorunlarımızı da çok büyük ölçüde denetleyebilir bir noktaya ulaştık.

Kriz döneminde alınan önlemlerle, stok seviyelerimiz 2008’in son üç aylık döneminde yüzde 50 seviyelerinde düşürüldü. Etkin alacak yönetimiyle işletme sermayesi likiditasyonu sağlanarak bilanço dengelerini iyileştirme yönündeki tüm temel aksiyonlar hayata geçirildi. Ayrılan stok değer düşüklüğü karşılığının da etkisiyle piyasa fiyat dengelerine gelindiğinden, 2009 yılı faaliyetleri normal seyrine girerek kârlılık dengeleriyle sürdürülecek noktaya geldi. 2008 yılında nakit bazlı zarar oluşmaması, 2009 yılında daha yalın bir bilanço ve dengeli kârlarla faaliyet gösterilmeye başlanması, sağlanan iyileşmelerin sürekliliğinde en önemli bileşenler olarak ön plana çıktı.

Borusan 5 yıllık stratejik büyüme planları, değer bazlı yönetim ve Yalın 6 Sigma mükemmellik modeliyle, sürdürülebilirliğini yapılandırmış, katı bir yönetim disiplinine sahip bir gruptur. 2008’in üçüncü çeyreğine girerken bu disiplinle küresel ekonominin büyük bir hızla değişen dengelerine uyumlu yeni bir oyun planı geliştirdik. 2008’in ilk 9 ayında öyle bir kârlılık seviyesi oluştu ki, son 3-4 ayda özellikle çelik sektöründeki fiyat düşüşleri ile ortaya çıkan önemli zararlara rağmen, grubumuz 2008’i kârlı bir şekilde kapattı. 2008 sonunda grubumuzun konsolide cirosu 3.4 milyar dolar, FVAÖK 175 milyon dolar; vergi öncesi kârlılığı da 11.9 milyon dolar olarak gerçekleşti.

2009 ve sonrası: Yeni bir oyun, yeni ve fark yaratıcı hamleler...

2009’a, tüm faaliyet alanlarımızda geleceğe yönelik güven ve iyimserliğimizi koruyarak adım attık. Borusan’ın vizyonu rakiplerimizden bir adım önde olma felsefemizdir. Bugünkü iyimserliğimizin temel nedeni de, bugün pek çok kurumdan yine bir adım önde olarak "krizi kontrol altına alıyoruz" diyebilmemizdir. Krizin etkileri tam anlamıyla hissedilmeden Borusanlılar’ın dirayeti, değişen koşullara hızla adapte olma kabiliyeti ve esnekliği ortaya çıkmıştır.

Bugünkü koşullarda öncelikle satışa odaklanmayı kararlaştırdık. Şirketlerimizin tümü bu yönde süreçleri mükemmelleştirecek önlemler uygulamaya aldılar. Enerji ve lojistik alanlarında başlamış olduğumuz yatırımları tamamlayacağız. 2009’un üçüncü çeyreğinde ortağımız ArcelorMittal ile karar vermiş olduğumuz dev çelik yatırımımızı gündeme alacağız. Gerekirse değişen koşullara göre yeni tedbirler almayı da öngörüyoruz.

Borusan 2001 krizinden bu yana Türkiye ortalamasından 5-6 kat daha fazla büyüme göstermiş bir şirkettir. Benzer bir performansı şu an içinde bulunduğumuz küresel ekonomik krizin yerini yeni bir yükseliş dönemine bırakmasıyla birlikte yeniden göstermeyi planlıyoruz.

Bunun için en önemli kozlarımızdan biri de kısa bir süre önce adım attığımız enerji sektöründeki faaliyetlerimiz olacaktır. Enerji iş kolundaki faaliyetlerimize ülkemizin en büyük 10 üreticisinden biri olma hedefiyle uzun vadeli bakıyoruz. Bu bakış açısıyla öncelikle, elimizdeki 1000 MW’a yakın lisansın gerektirdiği tüm yatırımları tamamlayacağız. Ardından da sektördeki ortağımız, Almanya’nın enerji sektöründeki en büyük 3 şirketinden biri olan EnBW AG ile birlikte 2020 yılına kadar toplam 2.5 milyar Euro’luk bir yatırım planını realize ederek 2000 MW’lık bir kapasiteye ulaşmayı stratejik planımıza dahil ettik.

Borusan çok uzun yıllar boyunca ArcelorMittal, Mannesmann, BMW, Land Rover, Caterpillar, Eaton, Manheim gibi kendi alanında küresel gücü olan köklü şirketlerle başarılı ortaklıklar sürdürmüş bir gruptur. Bu kazanılmış iş kültürümüzün EnBW AG ile ortaklığımızda da bize büyük bir avantaj yaratacağı düşüncesindeyiz.

Borusan, modern, kârlılığını da koruyarak büyüyen ve küresel oyuncu olma yolunda bir gruptur. Küresel ekonomik krizin olumsuzlukları artık geride kalıyor. Önümüzdeki dönemde, Türkiye’nin hızlı gelişen pazarlar liginde en ön saflarda yer alacak şirketlerinden biri Borusan olacaktır.

Sevgi ve Saygılarımla,

A. Ahmet Kocabıyık
Yönetim Kurulu Başkanı